27 Ocak 2019 Pazar

bi' zaman - lehterli

 Oysa bu şarkıda hep umuttum ben.
 'Son
 Yol
 Niye yok
 Ama
 Olan olmuş Aysel'
 İsme yazılan bir şarkı
 İsme yazılan bir şiir.
 Bugün birine şiir yazmanın güzelliğinden bahsolundu. Güzel bir şey. Ziyadesiyle. O an birine yazdığımdan düşündüm. O kişi ya da kişiler daha ileride saklar mıydı acaba o yazıları. Evet yazıydı esasen o parçalar. Ve dedim kendi kendime. İlginç. Aslında böyle bir şey demedim. Sadece nereye bağlayacağımı/ yazacağımı bilemeyince uydurma yoluna gittim.
 Diyordum ki keşke mesela haberi olmasaydı yazılanlardan. Bir insana verilen değeri bu denli belli etmek doğru mudur acaba? Çünkü sonra fazla okşanan ego karşısındakini alçaltır mı kişinin gözünde. Bu denli içselleştiyse bir takım hisler nasılsa vazgeçemez düşüncesi baskın gelir mi acaba. Belki. Aslında buna ben cevap veremem.
 Fakat ne kadar olursa olsun şöyle de bir gerçek var, bildiğim. Fazla vazgeçilmezlik düşüncesi kâr değil, kaybettirir. İnsanlara bekledikleri tepkileri vermezseniz bazı ilişkilerden tek taraflı eğlenceler çıkabilir. Hayat bu kadar ufak sapkınlıklar için fazla düzse bu bu onun kafasına takacağı bir durum olmalı. Ve zaten çizmek istenilen yolu kendi tarafına çeker. Ve kendi düzlüğünü sizin patikanızdan ayırır. Bu, düzlük isteyen hayatın tercihi. Fakat şöyle de bir şey mevcut ki benim önümdeki çizgiyi sonsuza kadar çizecek umudum ve enerjim var.
 Umut varsa enerji de olur. Çünkü umut da bir enerji değil midir esasen. 'Bulut beyaz, umut değil.'
 Öyle işte.
 Öyle kelimesiyle oynaşalım bir miktar. Anlattım anlattım, döküldüm ve bir nefes aralığında hem söylenileni tartmak hem de ilerideki cümlelere ufacık göz atmak kelimesi öyle.
 Hem de böyle boş. Bu denli.
 Diyecektim ki lehter bazıları üzgün biri oluyorum. Geçiyor sonra. Ama unutmuyorum. Yine mutsuz oluyorum bir süre sonra. Ve bu bir süreler azalan bir şeyler. Matematik bilgimden cümleme yeteri kadarı kalmış olsaydı nitelikli olabilirdi karalamam.
 Geldim.
 Dedim ki lehter ve diyorum ki nasıl yapalım bu hüzünleri. Bu kurumuş yaprak birikintilerini. Çünkü biliyorsun ki orada hepsini alacak yer yok ve sıkışınca parçalanıp dağılma işine girişiyorlar. Ve bu durum bazı işleri zorlaştırıyor kendi adıma. Çünkü lehter, baklava hamurunun görüneninden arkasını çekmeye gerek var mıdır tekrardan. Çünkü baklava hamuru zaten arkasını gösterecek kadar incedir. O denli şeffaftır ya. Daha ne yapmalı bu korlarla.
 Neden daha fazlasına gerek olsun ki çünkü.
 Nasıl bu denli görmezlik olabilir, üstelik bakarken. Ve geçti bitti sanarken.
 İnsanların başını tutup çeviremezsin lehter.
 İnsanların kafasına da vuramazsın göstermek istediğini, bana inan.
 Fazla inceldi gene
 çukurları yamayan örtü.
 Sızılamıyor meraklanma.
 Az önce sordum tam da.
 Sorun yok dedi bana
 o kadar değil korlar dedi.
 O kadar değilse hâlâ umut var lehter
 o kadar olduğunda bile vardı ki.
 Yanisi lehter
 umutum yine.


9

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder