Oysa bu şarkıda hep umuttum ben.
'Son
Yol
Niye yok
Ama
Olan olmuş Aysel'
İsme yazılan bir şarkı
İsme yazılan bir şiir.
Bugün birine şiir yazmanın güzelliğinden bahsolundu. Güzel bir şey. Ziyadesiyle. O an birine yazdığımdan düşündüm. O kişi ya da kişiler daha ileride saklar mıydı acaba o yazıları. Evet yazıydı esasen o parçalar. Ve dedim kendi kendime. İlginç. Aslında böyle bir şey demedim. Sadece nereye bağlayacağımı/ yazacağımı bilemeyince uydurma yoluna gittim.
Diyordum ki keşke mesela haberi olmasaydı yazılanlardan. Bir insana verilen değeri bu denli belli etmek doğru mudur acaba? Çünkü sonra fazla okşanan ego karşısındakini alçaltır mı kişinin gözünde. Bu denli içselleştiyse bir takım hisler nasılsa vazgeçemez düşüncesi baskın gelir mi acaba. Belki. Aslında buna ben cevap veremem.
Fakat ne kadar olursa olsun şöyle de bir gerçek var, bildiğim. Fazla vazgeçilmezlik düşüncesi kâr değil, kaybettirir. İnsanlara bekledikleri tepkileri vermezseniz bazı ilişkilerden tek taraflı eğlenceler çıkabilir. Hayat bu kadar ufak sapkınlıklar için fazla düzse bu bu onun kafasına takacağı bir durum olmalı. Ve zaten çizmek istenilen yolu kendi tarafına çeker. Ve kendi düzlüğünü sizin patikanızdan ayırır. Bu, düzlük isteyen hayatın tercihi. Fakat şöyle de bir şey mevcut ki benim önümdeki çizgiyi sonsuza kadar çizecek umudum ve enerjim var.
Umut varsa enerji de olur. Çünkü umut da bir enerji değil midir esasen. 'Bulut beyaz, umut değil.'
Öyle işte.
Öyle kelimesiyle oynaşalım bir miktar. Anlattım anlattım, döküldüm ve bir nefes aralığında hem söylenileni tartmak hem de ilerideki cümlelere ufacık göz atmak kelimesi öyle.
Hem de böyle boş. Bu denli.
Diyecektim ki lehter bazıları üzgün biri oluyorum. Geçiyor sonra. Ama unutmuyorum. Yine mutsuz oluyorum bir süre sonra. Ve bu bir süreler azalan bir şeyler. Matematik bilgimden cümleme yeteri kadarı kalmış olsaydı nitelikli olabilirdi karalamam.
Geldim.
Dedim ki lehter ve diyorum ki nasıl yapalım bu hüzünleri. Bu kurumuş yaprak birikintilerini. Çünkü biliyorsun ki orada hepsini alacak yer yok ve sıkışınca parçalanıp dağılma işine girişiyorlar. Ve bu durum bazı işleri zorlaştırıyor kendi adıma. Çünkü lehter, baklava hamurunun görüneninden arkasını çekmeye gerek var mıdır tekrardan. Çünkü baklava hamuru zaten arkasını gösterecek kadar incedir. O denli şeffaftır ya. Daha ne yapmalı bu korlarla.
Neden daha fazlasına gerek olsun ki çünkü.
Nasıl bu denli görmezlik olabilir, üstelik bakarken. Ve geçti bitti sanarken.
İnsanların başını tutup çeviremezsin lehter.
İnsanların kafasına da vuramazsın göstermek istediğini, bana inan.
Fazla inceldi gene
çukurları yamayan örtü.
Sızılamıyor meraklanma.
Az önce sordum tam da.
Sorun yok dedi bana
o kadar değil korlar dedi.
O kadar değilse hâlâ umut var lehter
o kadar olduğunda bile vardı ki.
Yanisi lehter
umutum yine.
9
27 Ocak 2019 Pazar
5 Ocak 2019 Cumartesi
bi' zaman - İyi bilin
Başım.
Arkası.
Fena.
Canım
Gözüm
Dağlıyor
Fiziksel dağlamak
Ağrım da hakkını veriyor.
Başlıyoruz.
Tekrar ve tekrar
Artık yeter ama.
Aynıları olmasın.
Aynı ruh haline dönmeyeyim yine.
Yıpranıyoruz.
Yıpratıyoruz.
Zor
Bir şeyler gitmiyor.
Karışık durumlar.
İçimde kıskanç birisi var.
Onun içinde de var.
Ben hep sustururum içimi
Sus derim.
Konuşma
İyiyi yap.
İyi sayılanı yap.
İyi ol.
İyi düşün.
İyi davran.
İyi bilin.
İyi bilsinler.
Bu
Bu beni yoruyor
Ziyadesiyle.
Benlik kim
Onunla konuşma yapsak mesela.
Desem ki bana sınırlarını anlat
Ben buyum de
Ki beni tanımayan ben de ona göre davransın.
Her daim her zaman içimden geldiği gibi miyim ben?
İyi mi yoksa içimden gelen mi yönlendiriyor beni?
Halbuki 'içimden gelen değil miydi asıl olan'
İşte
Benim yorgunluğum en çok iyiden.
İyi
Denetim.
Denetimin için önüne geçmesi.
İyi bilinmek zor değil ve en ciddi cümleler en basitleri aslında
Fark edersen.
Et.
İç
Denetim
Sıkıcı
Boğucu
Azaltıcı
İç sıkıcı denetim
İç boğucu denetim
İç azaltıcı.
Azaltıyor.
Benlik için dolması.
Zeytinyağlı iç dolması
Bol limonlu.
Sıkışıklık.
Mesela bir otobüste
Konserde
Trafikte
Daraltır.
İçte peki?
İçteki duvarlar.
Önce duvarlarını yerleştirmişler
Sonra bir bakmışsın
Artık her yer duvar.
Sıkışmışsın.
Mesela yazı yazıyorsun
İlkokuldasın
Yeni öğrenmişsin daha yazmayı
Böyle yazsam daha mı iyi bilirler diyorsun.
Sonra oyun oynuyorsun
Takım oyunu
Böyle vursam daha mı iyi bilirler diye düşünüyorsun.
Bu yüzden kendinle yeteri kadar idman yapmadan açılamıyorsun
Ve bu yüzden yedektesin.
İçinden önce görevlerini yapmak geliyor
Önce okuldan verilen ödevleri yapıyorsun eve gelince.
Seviyorsun bu iş bitirme rahatlığını
Duvarların sınırları içinde hem.
İyi biliniyorsun.
Sonra büyüyorsun.
Her keşfinde duvarlar çarpıyor sana
Sıkıştırıyor keşfettikçe.
Benliğinin duvar dışında kalan kısmına ulaşamıyorsun.
Bu yüzden benlik kim bilmiyorsun.
Büyümeye devam ediyorsun.
Sonra duvarların denetimi dışındaki kötü saldırıya geçiyor
İyi bilinmiyorsun.
Sonra n'oluyor?
Kötü
Fark ediyorsun onu.
İyi bilmeliler
İyi bilsinler.
Duvarlar
Seni denetleyen duvarlarla kötüyü tanıştırıyorsun.
Alışmışsın duvarlara sen.
Kötüyü sıkıştırıyorsun duvarlar arasına.
Hapsediyorsun.
Kaybediyorsun.
Kötü gidiyor
Kayboluyor işte.
Yanındakileri de götürüyor.
Sonra hayata bakıyorsun.
Duvarların üstünden
Ellerini nasıl koysan daha iyi bilirler diye düşünüyorsun.
Nasıl konuşursan daha iyi bilirler diye düşünüyorsun.
Nasıl yersen
Nasıl yürürsen
Nasıl içersen
Nasıl oyun oynarsan
Nasıl vurursan topa
Nasıl bakarsan
Artık fikirlerin de nasıl mı oldu senin
Yoksa çok mu düşünmeye başladın?
Sonra büyüyorsun
Duvarları itmeye başlıyorsun
Denetlenen duvarları itmek kolaymış bir nebze
Senin duvarların
Onları yıkmaya çabalıyorsun
İyi bil diye
Artık sen iyi bil yeter.
Ve senin iyin.
Çünkü
O
Senin.
Büyüyorsun sonra
Yine büyüyorsun.
Ufacık şeyler duvarların sıkışıklığının gerginliğini ortaya çıkarıyor.
Bir de başın
Ağrıyor.
7
4 Ocak 2019 Cuma
belki de
kafası kendinden mi bile güzel
bi derdi mi var
artık bi derdi mi kaldı
bi derdin olmak zorunda mı
zorunsaymışsın gibi
ama değilsin
çekme kendini
meraklanma
güzel olacak
o kadar
o kadar güzel olacak ki her şey
heeeer şey
şaşacaksın
daha önce nasıl da şaştın
yine öyle olacak
siz bilmezsiniz bunu
kimse hiçbir şeyi bilmez zaten
en çok ben ama
bilmem
bu yüzden nedendim
bi' zaman işte.
şeftali kompostosu rengi
bunu bilen iki kişiyiz toplam
öyle kalalım dedim
ve şimdi
bir istiridyenin kıymetli incisi
gibi bir şeyler oluyor
bazenlerden biri bu da
-buda mı-
hayır bu da
başımıza geldi
yeterinde geyiğim vardıysa
varsın olsun
biz de dumanlanalım
ve uçuşalım
baharmış gibi
baharmışız
gibi
hep bir gibi var evet
bu da ayrı bir sadecelik durum
hadi artık
öptüm.
a
bi derdi mi var
artık bi derdi mi kaldı
bi derdin olmak zorunda mı
zorunsaymışsın gibi
ama değilsin
çekme kendini
meraklanma
güzel olacak
o kadar
o kadar güzel olacak ki her şey
heeeer şey
şaşacaksın
daha önce nasıl da şaştın
yine öyle olacak
siz bilmezsiniz bunu
kimse hiçbir şeyi bilmez zaten
en çok ben ama
bilmem
bu yüzden nedendim
bi' zaman işte.
şeftali kompostosu rengi
bunu bilen iki kişiyiz toplam
öyle kalalım dedim
ve şimdi
bir istiridyenin kıymetli incisi
gibi bir şeyler oluyor
bazenlerden biri bu da
-buda mı-
hayır bu da
başımıza geldi
yeterinde geyiğim vardıysa
varsın olsun
biz de dumanlanalım
ve uçuşalım
baharmış gibi
baharmışız
gibi
hep bir gibi var evet
bu da ayrı bir sadecelik durum
hadi artık
öptüm.
a
3 Ocak 2019 Perşembe
bi' zaman - lüle
Bazen tespitlemeler olur
yapılır
yaparız
yaparım.
bazen
bu tespitleri
harcamak istemem
tüm gözlerde
tüm zihinlerde
anlama/bilinme oranının düşüklüğüne üzülmektense
gizlerim
az kişi bilir
özdürler ama
tespittirler.
mesela
mut yokken
ayrıntılar
kendini gösterir
tüm inceliğiyle
müziğin fark edilmeyen notaları anlaşılır
yürürken taşların renginin düzensizliği
ayırt edilir
mesela yüzdeki çizgiler gözlenir
iç sesle sonsuz çeşitlilikte konuşmalar olur
kısa kısa olur hepsi ama
uzaması hoş olmaz
alenen görünen
ama
herkes bir tek kendi gördüğünü sandığı için
kimsenin dile getirmediği meseleler var ya mesela
iç sesle olan konuşma bu kasıntılıkta olur işte
bir şeylerden kaçarak
kıyın kıyın konuşulur
sonra başka bir konu
başka bir taş
bir renk
çizik
bir şeyler işte.
yorar evet
ama kaçarsın işte kendinden
gerçekliğinden
gerçeklerinden
sadece kaçarsın
ötelersin.
ama
mesela mut var
yeterinde var
en kâfiliğiyle
o zaman da işte
dinlenilenin o kadar farkında olmuyorsun ki
bir insan
bir müzik
yazılar
bir şeyler
hakkını veremiyorsun an parçalarının sanki
mutun hakkını verirken
dalgaların hakkını verirken
düşünmüyorsun parçaları
düşünemiyorsun
beynin de dalgalı
lüle lüle böyle.
yapabileceğin en hakkı verilesi şey
istemsizce mut kaynağına bırakmak kendini
lülelen fırsatın varken
ne demiştik lehter
yaşayacak zamanın varsa
yaşa.
8
yapılır
yaparız
yaparım.
bazen
bu tespitleri
harcamak istemem
tüm gözlerde
tüm zihinlerde
anlama/bilinme oranının düşüklüğüne üzülmektense
gizlerim
az kişi bilir
özdürler ama
tespittirler.
mesela
mut yokken
ayrıntılar
kendini gösterir
tüm inceliğiyle
müziğin fark edilmeyen notaları anlaşılır
yürürken taşların renginin düzensizliği
ayırt edilir
mesela yüzdeki çizgiler gözlenir
iç sesle sonsuz çeşitlilikte konuşmalar olur
kısa kısa olur hepsi ama
uzaması hoş olmaz
alenen görünen
ama
herkes bir tek kendi gördüğünü sandığı için
kimsenin dile getirmediği meseleler var ya mesela
iç sesle olan konuşma bu kasıntılıkta olur işte
bir şeylerden kaçarak
kıyın kıyın konuşulur
sonra başka bir konu
başka bir taş
bir renk
çizik
bir şeyler işte.
yorar evet
ama kaçarsın işte kendinden
gerçekliğinden
gerçeklerinden
sadece kaçarsın
ötelersin.
ama
mesela mut var
yeterinde var
en kâfiliğiyle
o zaman da işte
dinlenilenin o kadar farkında olmuyorsun ki
bir insan
bir müzik
yazılar
bir şeyler
hakkını veremiyorsun an parçalarının sanki
mutun hakkını verirken
dalgaların hakkını verirken
düşünmüyorsun parçaları
düşünemiyorsun
beynin de dalgalı
lüle lüle böyle.
yapabileceğin en hakkı verilesi şey
istemsizce mut kaynağına bırakmak kendini
lülelen fırsatın varken
ne demiştik lehter
yaşayacak zamanın varsa
yaşa.
8
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)